ORTOPEDİK REHABİLİTASYON

Spor Yaralanmaları

Spor Yaralanmalarından sonra gerek ameliyat edilen gerekse ameliyatsız tedavi edilen sporcularda,  yeniden aktif spor yaşamına dönüşü belirleyen etkenlerin başında uygun bir rehabilitasyon programı gelir.  Kişiye özgün, iyi planlanmış ve sporcuya mümkün olduğu kadar aktif bir rol ve sorumluluk veren rehabilitasyon programları,  aktif spor yaşamına geçilmesinde önemli bir yer tutar.  Spor yaralanmasının özelliği, iyileşme süreci içinde sporcuda fiziksel ve ruhsal kayıplara neden olabilmesidir.  Yaralanmadan sonra birkaç gün için dahi olsa, sportif etkinliklerden uzak kalan bir sporcuda güç, kuvvet, koordinasyon  ve dayanıklılık gibi sportif performansı doğrudan etkileyen kayıpların yanı sıra moral ve psişik kayıplar da gelişebilmektedir. Bu nedenle, yaralanmadan sonra  mümkün olan en kısa sürede  kayıpları karşılayacak egzersiz ve rehabilitasyon programlarının başlatılması gerekir.  Kişiye özgün ve iyi planlanmış  aktif rehabilitasyon protokolleri, sporcunun sakatlıktan kurtulmasına ve kısa sürede aktif spor yaşamına dönmesine yardımcı olacaktır.  Bilimsel esaslara uygun bir rehabilitasyon programını düzenlerken sakatlığın yeri ve cinsiyle birlikte spor branşının niteliği, sporcunun yaşı, cinsi, performans düzeyi ve yaralanmadan sonra ortaya çıkabilecek fiziksel ve moral kayıpları dikkate almak gerekmektedir. Buna göre düzenlenecek bir rehabilitasyon programının başlıca amaçlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

1.     Ağrı ve şişliğin önlenmesi: Yaralanmadan sonraki ilk 2-3 gün içinde buz ve bandaj yapılarak uygulanır,

2.     Eklem hareket açıklığının giderilmesi: Aktif hareketin mümkün olamadığı durumlarda her gün belirli aralıklarla ve yeterli sayıda pasif eklem hareketlerinin yaptırılması gerekir.

3.     Kasların yeniden geliştirilmesi: Uygun egzersiz programlarıyla yapılır

4.     Dayanıklılığın geliştirilmesi: Yaralanmadan sonra, mümkün olan en kısa zamanda performansı artıracak çalışmalara başlanması gerekir.

5.     Özgün becerilerin geliştirilmesi: Sporcunun yaralanması ve geçici bir süre için sahalardan uzak kalması , kaçınılmaz biçimde fonksiyonel kayıplara ve sportif becerilerde azalmalara yol açacağı için özgün becerilerin geliştirilmesi çok önemlidir.

Spor yaralanmalarının iyileşme süreci içinde erken veya geç dönemlerde fiziktedavi yöntemlerinden yararlanmak mümkündür. Son yıllarda çok etkili elektroterapi ve hidroterapi yöntemleri geliştirilmiş olup spor yaralanmalarından sonra tekrar spora dönüş süreci önemli ölçüde kısaltılmıştır. Spor yaralanmaların erken döneminde en çok kullanılan fizik tedavi yöntemlerinden biri TENS , diğeri ultrason cihazlarıdır. Ağrının azaltılmasında, ödem ve şişliğin giderilmesinde çoğu zaman ikisi birlikte uygulanır. TENS tedavisinde düşük şiddetli elektrik akımları. ultrason tedavisinde ise yüksek frekanslı ses dalgaları kullanılır. Yüzeyel ve derin sıcak tedavi ajanları da klinik uygulamalar içinde yer bulmakta ve bu amaçla enfraruj, hot pack gibi yüzeyel sıcak tedavi ajanlarının yanı sıra mikrodalga diatermi yöntemi , ağrı ve kas spazmlarını azaltmakta, eklem hareket açıklığını geliştirmekte yararlı olabilmektedir. Son yıllarda, üç önemli tedavi yöntemi geliştirilmiştir: Bunlardan birincisi yüksek yoğunluklu lazer tedavisidir ( Hilterapi). İkincisi, şok tedavisi olarak bilinen ve çok yüksek frekanslı ses dalgalarıyla uygulanan ESWT tedavisidir. Üçüncü tedavi ise Manyetik Alan tedavisidir. Diğer taraftan rehabilitasyon süreci içinde kasları yeniden aktive edebilmek amacıyla elektrostimülasyon yaygın olarak kullanılmaktadır.

Son yıllarda hidroterapi yöntemleri yeniden yaygınlık kazanmış olup en etkili hidroterapi yöntemi havuz içi egzersizlerdir. Hidroterapist eşliğinde havuz içinde yapılan yürüme, koşma ve sıçrama egzersizleriyle çok olumlu sonuçlar alınabilmektedir.

Spor yaralanması geçiren bir sporcu için en önemli konu, yeniden aktif spora için geçecek zaman süresidir. Yeni ve hızlandırılmış rehabilitasyon programları ile bu süreç önemli ölçüde kısaltılmış ve belirgin kazançlar elde edilmiş olmasına karşın, zedelenmiş dokuların tam iyileşmesi için belli bir zamana ihtiyaç vardır.

Tedavi ve rehabilitasyon süresini tamamlayıp kendini hazır hisseden bir sporcunun sahaya çıkış zamanını belirlemek için bir takım fonksiyonel değerlendirmelere gereksinim vardır. Daha sonra saha içinde yapılan testlere ve antremandaki performansın değerlendirilmesine geçilir; Sporcunun başarı düzeyini ortaya koyan en güzel gösterge sahadaki performansıdır. Müsabaka öncesi denemeler ya da laboratuarda yapılan testler, sporcunun durumu hakkında önemli bilgiler vermekle birlikte, asıl önemli nokta sahaya çıktığı zaman gösterdiği performanstır.

Görüldüğü gibi , spor yaralanmalarından sonra geniş kapsamlı bir rehabilitasyon programının uygulanmasında kesin bir zorunluluk vardır. Yaralanmadan sonraki tedavi ve rehabilitasyon programları , kişiye göre hazırlanmış özgün reçeteler şeklinde olmak zorundadır. Her sporcunun kişisel gereksinimleri birbirinden farklı olup, rehabilitasyon protokollerinde bunların tümünü birden göz önüne alma zorunluluğu vardır.

Kireçlenme ve Menisküs

Artroz (Eklem Kireçlenmesi)

Kireçlenme veya diğer adıyla artroz olarak bilinen romatizmal hastalık toplum içinde en yaygın olan rahatsızlıklardan birisi olup eklem kıkırdağının aşınmasıyla ortaya çıkar. Omurga hariç tüm eklemlerdeki kemiklerin üzeri ince bir kıkırdak tabakası ile kaplanmış olup bu tabaka ekleme binen yükün geniş bir yüzeye dağılmasını ve hareketin kayganlığını sağlar. Ancak zamanla, yaş ve diğer faktörlerin etkisiyle kıkırdak tabakalarda bozulmalar başlar, eklem kıkırdağının yüzeyi düzensiz hale gelir, kalınlığı giderek azalır ve bunun sonucunda eklem ağrıları başlar.

En önemli belirtisi sabahları kısa süreli bir eklem sertliği ile birlikte eklem hareketlerinin ağrılı olmasıdır. Gün içinde eklemlerin “ısınmasıyla” birlikte hareketler daha rahat yapılabilir hale gelse de, yorgunlukla ağrılar yeniden artar ve hasta dinlenme ihtiyacını hisseder. Bazen eklem üzerinde şişlik veya hafif bir sıcaklık artışı da fark edilebilir. En çok tutulan eklemlerin başında dizler gelir. Kalça, omuz, ayak bileği ve el parmaklarının uç kısımları da sık tutulan eklemler arasındadır.

Artroz gelişiminde en önemli faktör yaş ve aşırı yüklenmelerdir. Daha önce geçirilen romatizmalar hastalıklar veya başka bir hareket sistemi probleminin olması, artrozun ortaya çıkışını kolaylaştırır. Şişmanlık, diz çökme, diz üstü oturma, fazla merdiven inip çıkma gibi aşırı kullanım faktörlerinin etkisiyle artroz gelişimi kolaylaşır Eklem kıkırdağı kendini yenileyemediği için aşınan veya eskiyen kısımları yerine koymak mümkün olmaz. Bu nedenle kıkırdağın aşınmasını önleyebilecek tedbirlerin uygulanması çok önemlidir.Uygun bir diyetle fazla kilolardan kurtulmak, diz üstü oturma-diz çökme gibi hareketlerden ve fazla merdiven inip çıkmaktan kaçınmak çok önemlidir.

Eklem ağrıları için önce basit ağrı kesiciler kullanılır. Bunlar yeterli olmazsa antiromatizmal ilaçlar denenir. Eklem hareket açıklığını geliştirmek ve ağrıları azaltmak için en etkili yöntemlerden biri fizik tedavidir. Elektrikli veya mekanik fizik tedavi yöntemlerinin bir program dahilinde uygulanmasıyla yakınmalar azalır, hareketler kolaylaşır. Fizik tedaviden sonra eklemi fazla zorlamayan günlük egzersiz programlarını düzenli olarak yapmak çok önemlidir. Zira eklem kıkırdağı ancak hareket halindeyken eklem sıvısından beslenir. Ağrı nedeniyle hareketten kaçınılırsa hem kıkırdağın beslenmesi azalır, hem de kas dokusunda zayıflamalar olur. Ağrı ve hareket kısıtlılığını azaltmak amacıyla hekim kontrolunda olmak şartıyla kaplıca tedavileri de yarar sağlayabilir. Son yıllarda eklem içine yapılan özel bazı enjeksiyonlar da 6 ay- 1 yıl kadar süren rahatlık sağlayabilmektedir. Ancak bu enjeksiyonların mutlaka bir uzman hekim tarafından yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde çok önemli yan etkiler ortaya çıkabilmektedir. Yine son zamanlarda eklem kıkırdağının kendini yenilemesine yardımcı olduğu düşünülen bazı ilaçlar çıkmıştır. Glikozamin ve kondroitin sülfat bileşimindeki bu ilaçların uzun süreli kullanımları bazı hastalarda yarar sağlamaktadır.

Tüm tedavilerin denenmesine karşın ilerleyen, hastanın günlük yaşamını sıkıntıya sokan ve çok ağrıya neden olan durumlarda ise cerrahi yöntemlere başvurmak gerekebilir. Orta yaşlı hastalarda artroskopi yöntemiyle eklem kıkırdağındaki düzensizliklerin bir kısmını gidermek mümkün olsa da 55-60 yaşından sonra tercihen protez ameliyatları yapılmaktadır.

 

Menisküs

Diz ekleminde, diğer eklemlerden farklı olarak iç ve dış taraflarda birer tane yarım ay biçiminde ilave birer kıkırdak daha bulunur. Menisküs adı verilen bu kıkırdakların görevi, diz ekleminin hareketleri kolaylaştırmak, eklemin kayganlığını artırmaktır. Eklem kıkırdağının aşınmasında olduğu gibi dizlerini çok kullananlarda veya sporcularda ters bir hareket sırasında menisküs kıkırdağında yırtık ortaya çıkabilir. Bu durum aniden ortaya çıkmışsa şiddetli ağrı ve eklem şişliği ile kendini belli eder. Çoğu zaman hasta bu durumun farkına varmaz ve ilerleyen yaşla birlikte dizin eklem kıkırdağının aşınmasına paralel olarak menisküs tabakası da incelir ve üzerinde yer yer yırtıklar meydana gelir. Diz hareketleri sırasında ağrı ve takılma şikayetleri ortaya çıkar ve hastanın hızlı yürümesini, merdiven inip çıkmasını engellemeye başlar. Kesin tanı için ayrıntılı bir muayeneden sonra MR çekilebilir ve yırtığın derecesi belirlenir. Küçük yırtıklarda ameliyat gereksizdir. Fizik tedavi ve rehabilitasyon yöntemleri hastanın rahatlamasına yardımcı olur. Ultrason, lazer, TENS gibi tedavilerle birlikte havuzda veya karada yapılan özel egzersiz uygulamalarıyla diz çevresindeki kaslar güçlendirilir, dizin tekrar zorlanmamasına özen gösterilir.

Bu tedavilere rağmen şikayetleri geçmeyen hastalarda ise ortopedik cerrahi yöntemlerine başvurulur; menisküs kısmen çıkarılarak eklem yüzeyi düzeltilir. Ameliyattan sonra mutlaka kapsamlı bir rehabilitasyon programının uygulanması gerekir; aksi takdirde bir süre sonra eklem kireçlenmesi nedeniyle yakınmalar tekrar ortaya çıkabilir.