NÖROLOJİK HASTALIKLAR

SEREBRAL PALSİ (SP)

Serebral Palsi (SP), doğum sırasında çocuğun beyninin bir süre oksijensiz kalmasına bağlı olarak meydana gelen beyin hasarı sonucunda ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Beyindeki etkilenen merkezlerin büyüklüğüne ve yerine göre çocukta değişik belirtiler ortaya çıkabilir. En sık görülen şekli, kollarda , bacaklarda aşırı kasılmalarla birlikte olan “spastik” tipidir. Bundan başka istemsiz hareketlerle birlikte olan atetoid veya ataksik tiplerde olabildiği gibi, kasılmaların çok az olduğu hipotonik tipte veya bunlardan ikisinin bir araya geldiği karışık tiplerde de olabilir. %30 kadarında zihinsel gerilik olabilir. Ülkemizde SP görülme sıklığı yaklaşık binde 5 kadardır. İkiz veya üçüz doğumlarda, erken doğanlarda bu sıklık artmaktadır.

İlk belirtiler genellikle çocuğun gelişimi sırasında oturma ve ayakta durmasının gecikmesiyle anlaşılır.Bu konuda anne- babaların çok dikkatli olmaları gerekir. Çocuğun gelişim takvimini bilmek ve bunu takip etmek gerekir. Sağlıklı bir çocuğun gelişimindeki başlıca evreleri şu şekilde özetleyebiliriz:

·         1 aylıkken havada yürüme hareketi yapar.

·         2.ayda başını 5 saniye kadar dik tutar, annesi konuşunca bakar

·         3. ayda el ve ayaklarıyla oynar, gülümser, kısa göz temasları kurar,

·         6.-9. ayda destekle oturabilir, yüz üstü dönebilir,

·         9.-12. ayda yüz üstünden oturabilir duruma geçebilir, emekler, ismini tanır, baş-baş yapar

·         12.- 15. ayda yürüyebilir.

Bu gelişmelerde gecikme varsa, kollarda- bacaklarda anormal kasılmalar oluyorsa, gözlerde belirgin şaşılık, bakışlarda donukluk varsa derhal bir uzman doktora baş vurmak gerekir. Tanı konulduktan sonra en kısa zamanda rehabilitasyon egzersizlerine başlanması gerekir. Tedavide en önemli husus her gün yeterli germe egzersizlerinin yapılması ve düzgün duruşun, düzgün oturuşun sağlanmasıdır. Oturma potansiyeli, yürüme yeteneği hakkında iyi bir göstergedir. 2 yaşından önce bağımsız olarak oturabilen çocuklar sonunda cihazlı ya da cihazsız bağımsız yürümeyi başarabilir. 4 yaşına kadar bağımsız oturamayanlar ise nadiren yürüyebilir. İki bacağı birden spastik olanların ( diplejik) %75 kadarı cihazla yürüyebilecek duruma gelebilir. Hemipleji yani bir kol ve bir bacağı spastik olanların çoğunluğu 3-4 yaşına kadar yürüyebilecek duruma gelebilir.

SP’li çocuğun tedavisi bir ekip işidir. Bu ekipte fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı hekimin yanı sıra fizyoterapist, ergoterapist, anne- baba, özel eğitimci , ortopedist, ortez uzmanı ve psikolog ayrı ayrı görev üstlenmelidir. SP’li çocuğun rehabilitasyonu son derece karmaşık bir süreçtir. Fizik tedavi ve uğraşı tedavi yöntemleri, nörogelişimsel tedavi, fonksiyonel becerilerin kazandırılması, ortez adı verilen yardımcı yürüme cihazları ve uyarlanmış araçlar genel rehabilitasyon yöntemlerini oluştururlar. Hekimin rolü ve sorumluluğu çocuğa ve ailesine uygun doğru tedavileri sunmak, çocuğun fonksiyonlarını artırmaya çalışmaktır. Tedavi amaçları her çocuk için özgün olarak belirlenmeli ve aileye ayrıntılı bilgi verilmelidir. Tedavide kullanılan çok çeşitli egzersiz yöntemleri vardır. Bunların başlıcaları şunlardır :

·         Bobath yöntemi

·         İletişimsel eğitimi ( Peto)

·         Vojta tekniği

·         Phelps tekniği

·         Rood tekniği

·         Doman tekniği

Bunların içinde en çok kullanılan Bobath tekniğidir.

Tedavi sırasında çocuktaki çeşitli kas ve eklem problemleri tedavinin başarısını engelleyecek düzeyde ilerlemiş olabilir. Bu durumda ortopedik cerrahi yöntemlerine başvurulur. Kalça, diz ve ayak bileğindeki kaslara veya tendonlara ameliyat yapılabilir. Ayakları çok çarpık çocuklarda ortopedik ameliyatlar yapılabilir; ancak bu kararı verirken çocuğun yürüme potansiyelini göz önünde tutmak gerekir. Kas kısalığı ve eklem kısıtlılığı hafif derecede olan çocuklarda, son yıllarda en fazla uygulanan tedavi yöntemi Botulinum (Botox ) enjeksiyonlarıdır. Bu konuda uzman ve deneyimli bir hekim tarafından, seçilmiş noktalara uygulandığı takdirde kasların 3-4 aylık bir süre için gevşemesini sağlar; ardından yoğun germe egzersizleri yapılarak kasların tekrar kısalması engellenmeye çalışılır.

SP’li çocuklarda en çok dikkat edilmesi gereken ortopedik sorunlardan birisi skolyoz gelişimidir. Özellikle her iki kolu ve bacağı birden spastik olan çocuklarda bu durumla daha sık karşılaşılır. Belli aralıklarla skolyoz açısı ölçülerek çocuk takip edilmeli, gerekirse korse kullanılmalıdır.

SP’li çocuklarda ayakta durma ve yürümeyi kolaylaştırmak için ortez adı verilen çeşitli destek cihazları kullanılabilir. En sık kullanılan ortezlerin başında ayak bileğini içine alan ve AFO adı verilen plastik destekler gelir. Kasılmaları fazla olan çocuklarda daha sert plastikten yapılan DAFO ortezleri tercih edilmelidir. Bükük dizle ayakta durabilen çocuklarda ise GRAFO adı verilen, dizlere destek sağlayan ortezler kullanılmalıdır. Desteksiz ayakta duramayan çocukların evdeki tedavilerini kolaylaştırmak için “ayakta durma sehpası” kullanılabilir.

Son yıllarda klasik egzersiz tedavilerinin yanı sıra tedavi merkezlerinde yeni teknolojik gelişmeler paralelinde bazı alternatif tedavi sistemleri geliştirilmiştir.Bu sistemler içinde en önemlisi robotik yürüme sistemleridir. Pediatrik Lokomat adıyla bilinen bu sistem yürüme eğitimini kolaylaştırmada ve düzgün bir yürüme kalıbı kazandırılmasında çok etkilidir. Sanal gerçeklik ekranı karşısında robot sistemi giydirilen çocuk oyun oynar gibi yürüme egzersizleri yapar; böylece istenilen yoğunluk ve sürede yürüme egzersizini sıkılmadan yerine getirmiş olur. Diğer taraftan paraşüt askıları sistemi , Visio gait, kol robotu gibi diğer yeni teknoloji ürünü tedavi sistemleriyle çocuklara farklı egzersizler yaptırma imkanı sağlanabilir. Evde veya dışarıda oyun tarzında yapılan egzersizler, yüzme eğitimi ve ata binme gibi değişik etkinlikler çocuğun motivasyonuna yardımcı olur.

SP rehabilitasyonu uzun zaman ve emek isteyen bir süreçtir. Bu süreç içinde aileler yılmadan çocuğun eğitimiyle ilgilenmek durumundadır. Diğer taraftan pek çok aile, bu süreci kısaltmak için kulaktan dolma bilgilerle mucize tedaviler aramaya başlarlar. Ancak yukarda anlattığımız gibi SP’de mucizeye yer yoktur. Bunun yerine çok çalışma, sabır ve azim isteyen, mutlaka uzman hekim ve terapist gözetiminde yürütülen bilimsel ve çağdaş teknolojiye uygun bir tedavi programına uymak gerekir.

Parkinson Hastalığı

Parkinson hastalığı, beyin dokusundaki bazı merkezlerin bugün için bilinmeyen nedenlerle bozulması sonucu ortaya çıkan kronik bir sinir sistemi hastalığıdır. Daha çok 65 yaşın üzerindeki kişilerde görülür , yaş ilerledikçe sıklığı artar.

Hastalığın en önemli belirtileri şunlardır:

·         El ve ayaklarda titreme

·         Hareketlerde yavaşlık

·         Kaslarda ve eklemlerde sertlik ( rijidite)

·         Duruş ve yürüyüş bozukluğu

Hastaların yüzündeki mimikler azaldığından maske görünümü olabilir. Hastalık yavaş başlar ve sinsi bir şekilde ilerler. Önce bir kol veya bacakta başlayabilir, ancak zamanla diğer taraflara da yayılır ve tüm gövdeyi etkileyebilir. Hastalar kısa ve kesik adımlarla, aceleci bir tarzda yürüyebilir, fakat yürümeyi başlatmakta ve dönüşlerde , yürürken konuşmakta zorluk çekerler. Konuşmaları , monoton ve düşük seslidir. Zamanla yutma zorluğu, zeka bozuklukları, iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı ve depresyon belirtileri gelişebilir.

Parkinson hastalığı teşhis edildikten sonra ilaç tedavisine başlanması gerekir. Son yıllarda bu hastalığın gelişmesini yavaşlatan, belirtileri hafifleten yeni ilaçlar bulunmuş ve bu tedaviler hastaların günlük yaşamlarını önemli ölçüde kolaylaştırmış, yaşam sürelerini uzatmıştır. İlaç tedavisinin , gerekli incelemeler yapıldıktan sonra bir Nöroloji uzmanı tarafından planlanması ve takibi yapılmalıdır. Ancak tek başına ilaç tedavisi Parkinsonlu hastalar için yeterli sayılamaz. Tanı konulup ilaç tedavisi başlandıktan sonra hastaların geniş kapsamlı bir fizik tedavi ve rehabilitasyon programına alınmaları gerekir. Rehabilitasyonun amacı, hastalığa bağlı fonksiyon kayıplarını azaltmak, günlük yaşamla ilgili sıkıntıları ortadan kaldırmak ve istenmeyen olumsuz gelişmeleri engellemektir.

         Rehabilitasyonda başlıca şu sorunlarla ilgilenmek gerekir:

·         Eklem hareketlerini geliştirmek

·         Denge ve yürüme kusurlarını gidermek

·         Kol ve bacaklardaki titreme ve sertlikleri( rijidite) azaltmak

·         Günlük yaşantıyla ilgili aktiviteleri geliştirmek

·         Konuşma bozukluğunu düzeltmek

·         Genel kondisyonu iyileştirmek

Bu amaçlar doğrultusunda kapsamlı bir rehabilitasyon programı yapılarak tedaviye başlanır. Egzersiz salonunda fizyoterapistler tarafından yaptırılan tedavi egzersizlerinin yanı sıra denge , yürüme ve koordinasyon eğitimleri uygulanır. Dik duruş, düzgün yürüme, oturup kalkma, emniyetli olarak yere düşme, yerden kalkma egzersizleri yaptırılır. Ek olarak havuz içinde, hidroterapist eşliğinde denge ve yürüme eğitimi yapılabilir. “Ergoterapist “ adı verilen iş ve uğraşı terapistleri tarafından günlük yaşantıyla ilgili eğitimler verilir. Bu eğitim sürecinde imkan varsa yürümeyle veya el rehabilitasyonu ile ilgili robot teknolojisinden yararlanılabilir. Yürüme ve el- kol robotları öğrenmeyi kolaylaştırdığı gibi, hastanın gelişimini yakından takip olanağını da verir. Diğer taraftan konuşma terapisti tarafından konuşmadaki problemler giderilmeye çalışılır. Bu tedaviler sonucunda hastanın yaşam kalitesinde önemli ilerlemeler elde etmek mümkündür. Denge aktiviteleri, yıkanma, tuvalet, kendine bakım ve ev içi aktivitelerini ne ölçüde yapabildiği yakından gözlenmelidir. Desteksiz yürüyemeyen hastalarda tekerlekli bir walker ( yürüteç) yararlı olur. Kaslardaki ve eklemlerdeki sertlikleri azaltmak amacıyla sıcak uygulamalar, masaj ve germe egzersizleri yapılır.

Hastanın belirli aralıklarla takip edilmesi ve klinikte öğretilen egzersizleri evde uygulaması çok önemlidir. Evde kaygan halıların kaldırılır ve birkaç yere tutunma barları yapılabilir ve düşmeyi önlemek için gerekli diğer önlemler alınır. Hastaların rehabilitasyon programlarına düzenli olarak devam etmeleri ve belirli aralıklarla kontrollerinin yapılması çok önemlidir.Bu ilkelere tam olarak uyulduğu takdirde kimseye muhtaç olmadan bağımsız bir yaşam elde etmeleri mümkündür.

Multipl Skleroz’da Rehabilitasyon

Multipl Skleroz (MS) , beyin ve omurilikte bazı bölgelerin hasara uğraması ve plak oluşumuyla karakterize kronik bir sinir sistemi hastalığıdır. Kesin nedeni henüz belli değildir. Virüs enfeksiyonu sonucunda bağışıklık sisteminde ortaya çıkan bir takım aksaklıklara bağlı olarak geliştiği sanılmaktadır. 30’lu yaşlarda başlar ve kadınlarda daha sık görülür. Yürüyüş, koordinasyon, mesane fonksiyonlarının etkilenmesiyle birlikte hastaların çoğunda fonksiyonel ve bilişsel sorunlar gelişir, günlük yaşam kalitesi bozulur. Hastalığın ilk belirtileri çok değişken olduğundan tanı gecikebilir. Genellikle tek taraflı olarak görme problemi , çift görme, göz ağrısı, kollarda bacaklarda güçsüzlük gibi belirtilerle başlar. Baş dönmesi ve denge bozukluklarına ağrı ve uyuşmalar eşlik edebilir. %1 oranında şiddetli yüz ağrıları veya sara nöbetleri olabilir. Genellikle ataklar halinde seyreder, yani duraklama ve tekrarlama dönemleri vardır; zaman geçtikçe tekrarlama dönemleri azalır ve kronik hale dönüşür. En çok kullanılan tanı yöntemlerinin başında MR görüntüleme ve Uyarılmış Potansiyel tetkikleri gelir.

Son yıllarda MS hastalığının tedavisiyle ilgili önemli gelişmeler olmuş, yeni ilaçlar bulunmuştur. Tedavi programı her hastanın bulgularına ve yakınmalarına göre kişiye özel yapılmalıdır. Hastanın durumuna göre ilaç protokolu yapılarak tedaviye başlanır. İlaçlarla birlikte fonksiyonel kayıpları önlemek, yakınmaları azaltmak ve hastanın yaşam kalitesini artırmak amacıyla kapsamlı bir rehabilitasyon programına ihtiyaç vardır. Rehabilitasyonda genel amaç kayıpları telafi etmek ve fonksiyonel kapasiteyi en üst düzeye çıkarmaktır. MS’ li hastalarda genellikle yürüme, araba kullanma, ev işlerini yapma, üriner ve cinsel fonksiyon sorunları vardır ve rehabilitasyon programı içinde bunların ele alınması gerekir. En önemli yakınmalardan biri halsizlik, güçsüzlük olduğu için , genel kondisyonun korunması ve geliştirilmesi çok önemlidir. Sıcak ortamda güçsüzlük daha da arttığından ev de ve tedavi ortamındaki sıcaklığın yüksek olmamasına dikkat edilir. En iyi sonuçlar kişiye özel olarak planlanmış egzersiz programlarıyla alınabilir. Egzersiz salonundaki araç ve gereçlerle yapılan hareketlerin yanı sıra ılık havuzlarda yapılan su içi egzersizlerden, denge ve yürüme eğitimlerinden hastalar çok yararlanırlar. Hastalığın ilerlemesiyle birlikte yürüme için bazı desteklere ihtiyaç duyulabilir. Günlük yaşamı zorlaştıran sorunlardan biri spastisite adı verilen kasılmalardır. Buna karşı etkili olan bazı ilaçlar vardır, ek olarak Botox enjeksiyonları yapılabilir. Botox enjeksiyonlarının deneyimli bir uzman hekim tarafından doğru kaslara yapılması çok önemlidir, aksi takdirde beklenen yarar elde edilemez. Denge ve yürüme sorunu olan hastaların rehabilitasyonunda Robotik Yürüme sistemlerinden (Lokomat) yararlanmak mümkündür. El becerileri azalmış olan hastalarda kol ve el robotlarıyla birlikte ergoterapi yöntemleri kullanılabilir. Hastanın ev içinde ve iş yerinde bağımsız olması, kimseye muhtaç olmaması esas alınarak günlük yaşamını kolaylaştırıcı bazı önlemler alınabilir. Bazı hastaların psikolojik destek almaları gerekebilir. Ayrıca mesane- barsak fonksiyonları, cinsel fonksiyon kayıpları , ağrı ve spastisite gibi sorunlarla ilgili özgün tedaviler yapılabilir.

Hemipleji – İnme

Hemipleji veya inme nedir?

Hemipleji veya inme terimi, vücudun sağ ya da sol yarısında istemli hareketin kaybı ve felç anlamına gelir.

İnmenin sebepleri nelerdir?

İnme nedenleri arasında ilk sırayı beyin damarları ile ilgili hastalıklar alır. Kafa darbelerinden, beyin ameliyatlarından ve zehirlenmelerden sonra gelişebileceği gibi, beyin tümörü, mikrobik hastalıklarda da görülebilir.

 

 

İnme nasıl oluşur?

İnme, dünyada en sık karşılaşılan beyin ve sinir sistemi hastalıkları sorunudur. İnme çoğu kez, beyin damarlarında tıkanma ya da beyin kanamasına bağlıdır. Bu durum vücudun bir yarısında istemli hareket kaybı veya hareket azlığı, duyu bozukluğu ve ayrıca iletişim (konuşma) bozukluğu, görme alanı kaybı ya da algılama bozuklukları gibi nörolojik bulgulara neden olabilir.

Risk faktörleri nelerdir?

İnmeye neden olan risk faktörlerinin başında yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp hastalıkları, sigara, yüksek kolesterol, şişmanlık, alkol, sedanter yaşam ve daha önce geçirilmiş inme gelmektedir.

Belirtileri nelerdir?

Beyinde meydana gelen hasarın yerine ve büyüklüğüne bağlı olarak belirtiler de değişebilir. Örneğin beynin orta atar damarında meydana gelen bir kanama ya da tıkanma, en sık gördüğümüz, yüzü de içine alan, vücudun bir yarısında felç geliştirir. Felç kolda, bacaklara nazaran daha belirgindir. Çoğu zaman da buna konuşma ve görme bozuklukları gibi problemler de eşlik edebilir.

Tedavisi nedir?

Tedavi, rehabilitasyon ekibi tarafından yapılmalıdır. Bu ekipte; beyin cerrahı, nörolog, fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı, fizyoterapistler, rehabilitasyon hemşiresi, ortez ve protez teknisyeni, iş ve uğraşı terapistleri, sosyal danışman ve psikolog bulunur.

Yapılan ilaç tedavisi, beyin kanaması veya tıkanması neticesinde beyin dokusuna verilen hasarı bir an önce en aza indirmek, ilerlemesini önlemek ve beyin işlevlerinin sürdürülmesini sağlamaktır. İlaç tedavisiyle hastanın durumu sabitlendikten sonra, sıra bu hastaların rehabilitasyon potansiyelini ortaya koymaya gelir. Örneğin hastanın genç oluşu, daha önce beyin hasarı gelişmemiş, algılama ve zihinsel problemleri gelişmemiş, idrar ve gaita problemi olmayan, görme alan bozukluğu olmayan, erken rehabilitasyon programına alınan, aile desteği olan, sosyoekonomik durumu yeterli olan ve kapsamlı bir merkezde tedavi gören hastaların tedavisinde başarı oranı daha fazladır.

Rehabilitasyonun amacı; bu kişilerin fiziksel, zihinsel ve toplumsal işlevini en üst düzeye ulaştırmaktır. İlke olarak rehabilitasyon çalışmaları olabildiğince erken başlatılmalı. Hastanın durumu bu süreci değiştirebilir. Rehabilitasyon çalışmalarının geç başlatılması bir takım komplikasyon dediğimiz, bu hastalığın seyrinde görülen ikinci hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olur. Basınç yaraları, derin toplar damarlarda tıkanmalar ve iltihaplar, eklem sertlikleri, kemik erimesi, mesane ve barsak fonksiyon bozuklukları sayılabilir.

Rehabilitasyon çalışmaları, geleneksel yöntemler yani çeşitli eklem hareketleri, germe egzersizleri, kasların güçlendirilmesi ve hareketten oluşmaktadır. Bunları sağlamak için de bir takım teknik ve yöntemlerden yararlanılır. Bu tedaviler, liseden sonra 4 yıllık yüksek okul eğitimi alan fizyoterapistler tarafından yapılmaktadır.

 

Felç Rehabilitasyonu

Vücudumuzun bir bölgesinde veya tamamında ortaya çıkan felçlerin iki önemli nedeni vardır. Bunlardan birincisi beyin hasarları, diğeri ise omurilik yaralanmalarıdır.

Özellikle orta ve ileri yaştaki kişilerde beyin hasarına bağlı bir kol ve bacağı birlikte tutan yarım felçler daha çok görülür ve buna “inme” adı verilir. İnme’nin en önemli nedeni beyine gelen kan akımının bozulmasıdır. Her yıl ülkemizde 150 bin kişinin inme geçirdiği kabul edilmektedir. İnmeli hastaların erken dönem tedavileri hastanede yapıldıktan sonra en kısa zamanda rehabilitasyona başlamak gerekir. Beyin hasarının büyüklüğüne ve şiddetine bağlı olarak hastaların bir kısmı eski sağlığına kavuşabilmekte iken önemli bir kısmı eski işlerine dönememekte, ancak günlük yaşantısını bağımsız olarak sürdürebilmektedir. Burada belirleyici olan en önemli iki unsurdan birisi beyindeki hasarın derecesi, diğeri ise uygun ve yeterli bir rehabilitasyon programının uygulanmış olmasıdır.

Rehabilitasyonun amacı hastanın bedensel kayıplarını azaltıp fonksiyonel kapasitesini çoğaltmak, günlük yaşam aktivitelerinde bağımsız olmasını sağlayıp yaşam kalitesini artırmaktır.Bu hedefe ulaşabilmek için hastanın uzmankiaşmış bir ekip ve yeterli donanıma sahip bir rehabilitasyon merkezinde tedavi edilmesi çok önemlidir. Tedavi programı içinde fizyoterapistler tarafından uygulanan özel rehabilitasyon egzersizleri, elektrikli uyarım cihazları, ergo terapi adı verilen uğraşı tedavileri, çok özel sistemlerle uygulanan “robotik” yürüme ve el tedavileri., havuz içinde yapılan su içi egzersizler, konuşma tedavisi ve psikolojik destek tedavileri yer alır. . Havuz tedavisi inme rehabilitasyonunda çok önemlidir. Su içinde vücut ağırlığının önemli bir kısmı ortadan kalktığı için hastalar dışarıda yapamadıkları hareketlerin çoğunu suyun içinde yapabilirler, denge ve yürüme becerileri daha çabuk gelişir.Bu tedavilerle birlikte uygulanan Robot yardımlı yürüme eğitiminin amacı hastanın yapamadığı hareketlere yardımcı olmak ve düzgün bir yürüme şeklinin gelişmesini sağlamaktır.

İnme rehabilitasyonunun amaçları şunlardır: Hastanın yeniden yürüyebilmesi, günlük işlerinde felçli elini kullanabilmesi, konuşma bozukluğunun giderilmesi, eklemlerde kireçlenme ve kaslarda sertleşme gibi problemlere engel olunması, bası yaralarının önlenmesi, hafıza ve algılama kusurlarının giderilmesi, hastanın günlük yaşantısında kimseye muhtaç olmayacak şekilde hareket özgürlüğünü kazanması, mümkün olan durumlarda eski işine dönebilmesi veya rahatsızlığına uygun yeni bir iş sahibi olması, sosyal yaşantısına kavuşması, dilediği her yere gidebilmesi.

İnmeli hastalarda genellikle el iyileşmesi ayağa göre daha az ve geç olur. Bu süreci hızlandırmak ve elin fonksiyonel şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla son yıllarda yeni bir takım tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. Bu yöntemlerdir biri de robot tedavisidir. El–kol hareketlerine yardımcı olarak, beyinden daha yoğun komutlar gönderilmesini sağlayan ve elin fonksiyonel kapasitesinin artmasını mümkün kılan bu tedavi şekli önemli bir avantaj sağlamaktadır. Felçli elin daha çok kullanılmasını sağlamak amacıyla, sağlam tarafın bağlanması, bazı el kaslarına sürekli elektrik uyarımları verilmesi ve özel ergoterapi egzersizleri eldeki yetersizliklerin daha kısa zamanda iyileşmesine olanak verebilir.

Hareket kayıpları belli bir düzeye kadar tedavi edilen hastalarda “ergoterapi” veya “uğraşı tedavisi” yöntemleriyle, günlük yaşantıdaki hareketlerle ilgili eksiklikler tamamlanmaya çalışılır. Gerekli durumlarda hastanın evinde veya işyerinde sakatlığı ile ilgili bazı düzenlemeler yapılır.

Felce neden olan ikinci önemli grup omurilik yaralanmaları olup, ülkemizde en yaygın olarak trafik kazaları ve iş kazaları sonucu ortaya çıkmaktadır. Yüksekten düşme, ateşli silah yaralanması, enkaz altın kalma, sığ suya balıklama atlama veya spor yaralanmaları gibi nedenlerle de omurilik hasarı olabilmektedir. Bu hasar bel veya sırt bölgesinde ise her iki bacakta his ve hareket kaybı, boyun bölgesinde ise hem kollarda hem de bacaklarda his ve hareket kaybı olmaktadır. Bu gibi durumlarda erken dönem tedavileri ve gerekli cerrahi girişimler yapıldıktan sonra geniş kapsamlı bir rehabilitasyon programının uygulanmasına başlanmalıdır. Rehabilitasyonun amacı , omurilik hasarı geçiren hastaya günlük yaşantısıyla ilgili fonksiyonel kayıpları yeniden kazandırmaya çalışmaktır. Omurilikteki hasarın seviyesine ve derecesine göre bu hedef sadece yürümekten ibaret olduğu gibi, günlük yaşantıyla ilgili diğer faaliyetleri de kapsayabilir. İyi bir planlama ile hedefler belirlenir ve uzun soluklu bir rehabilitasyon süreci ile bu hedefe ulaşmaya çalışılır.

Omurilik yaralanması geçiren hastaların rehabilitasyonunda, daha önce belirttiğimiz özel tedavi egzersizlerinin yanı sıra havuz tedavisi ve robot yardımlı yürüme eğitiminden yararlanmak mümkündür. Boyun seviyesinde yaralanma geçiren hastalar ellerini de tam olarak kullanamadıkları için el-kol robotlarından ve özel ergoterapi yöntemlerinden yararlanmak gerekir. Gerekli hallerde ortez adı verilen araçlardan yararlanarak hastanın ellerini veya ayaklarını daha etkin şekilde hareket ettirmesine olanak sağlayan yardımcı cihazlar yaptırılır. Çağdaş rehabilitasyon anlayışına göre omurilik felci geçiren bir kişinin sakatlık düzeyi ne olursa olsun, aktif yaşama geri dönmesi , evinden dışarı çıkabilmesi, toplumsal yaşama katılması, sportif etkinliklerde bulunması, sosyal ve mesleki yaşantısına devam edebilmesi hedeflenir. Gerek ülkemizde gerekse dünya çapında bu hedefe ulaşmış ve çok önemli görevler üstlenmiş kişiler vardır. Bedensel engelli kişilerle ilgili toplumsal farkındalığın giderek artması ve engelli kişilere bakış açısının değişmesiyle birlikte bu alandaki örneklerin çoğalacağını ümit ediyoruz.